CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN’IN İRAN ZİYARETİ
DÖNÜŞÜNDE GAZETECİLERLE UÇAKTA YAPTIĞI SÖYLEŞİ
GENEL DEĞERLENDİRME
İran Cumhurbaşkanı Sayın Reisi’nin
davetine icabetle Tahran’a gerçekleştirdiğimiz resmi ziyareti hamdolsun
başarıyla tamamladık. Ziyaretimin ilk bölümünde değerli kardeşim Reisi’yle
verimli görüşmeler yaptık. Türkiye-İran Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi
Yedinci Toplantısına birlikte başkanlık ettik. Ülkelerimiz arasında siyasi,
askeri, ekonomik, ticari, kültürel konulardaatacağımız adımları, bundan sonraki
süreci nasıl geliştireceğimizi konuştuk. Malum bizim ekonomik alandaAhmedinejaddöneminde
30 milyar dolarlık bir hedefimiz vardı.
Şu anda 7,5 milyar dolarlık bir noktadayız. Ama bundan sonraki süreçte
tırmanış devam edecek.Tabii ticaret, ulaştırma, gümrük, enerji, turizm, sanayi,
gençlik ve spor gibi alanlarda iş birliğimizi geliştirmeye yönelik ortak
iradeye sahip olduğumuzu bir kez daha gördük. Temaslarımızda ayrıca, bölgesel
ve uluslararası meseleler hakkında fikir teatisinde bulunduk. Heyetimde yer
alan bakanlarımız mevkidaşlarıyla çeşitli alanlarda iş birliği konularını ele
aldılar. İlişkilerimizin hukuki altyapısını daha da güçlendirecek toplam 8
anlaşma imzaladık. Ayrıca terör örgütleriyle ortak mücadele ve sınır güvenliği
gibi konuları ayrıntılı bir şekilde ele aldık. Bu vesileyle bölgemizde yaşanan
gelişmeler hakkında kapsamlı görüş alışverişinde bulunduk. Ayrıca Dini Lider
Ayetullah Ali Hamaney’le debir görüşme
gerçekleştirdim. Bu görüşmede Sayın Cumhurbaşkanı da beraberdi. Bizim
arkadaşlarımızdan da bazıları vardı. Onlarla birlikte bu görüşmeyi yaptık.
Ziyaretimin ikinci bölümünde Sayın
Reisi ve Sayın Putin’in katılımıyla Astana formatında Üçlü Zirvemizi
gerçekleştirdik. Suriye’deki güncel gelişmelere ilişkin fikir alışverişinde
bulunduk. Astana garantörleri olarak, ihtilafın Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyi’nin 2254 Sayılı Kararı temelinde çözüme kavuşturulmasına yönelik
mutabakatımızı teyit ettik. Siyasi sürecin etkin bir şekilde sürdürülmesine
dair beklentimizin altını ortaklarımızla birlikte yeniden çizdik. Terörle
mücadele, insani yardımların kesintisiz bir şekilde sürdürülmesi ve
Suriyelilerin ülkelerine güvenli ve gönüllü geri dönüşleri konularındaki
tutumumuzu tekrar vurguladık. Bu konularda Astana ortaklarımızla iş birliği
halinde çalışma konusunda anlayış birliğine vardık.Ayrıca, Rusya Federasyonu
Devlet Başkanı Sayın Putin’le kapsamlı ve verimli bir ikili görüşme de gerçekleştirdik.
İran’da gerek ikili düzeyde gerek
Astana formatında yaptığımız görüşmelerin hayırlara vesile olmasını diliyorum.
Bu vesileyle, samimi ev sahipliğinden dolayı Sayın Reisi’nin şahsında tüm
İranlı kardeşlerime şükranlarımı sunuyorum.
SORU: (BELKIS KILIÇKAYA) Türkiye’nin Suriye’deki kaygılarına dair
pozisyonuna İran’ı mı yoksa Rusya’yı mı daha yakın buldunuz? Bu arada Rusya’nın
Ukrayna’ya açtığı savaştan sonra Rusya’nın Suriye konusundaki politikasında,
pozisyonunda bir değişiklik olduğu yönünde bir kanaatiniz oldu mu görüşmelerde?
CEVAP: Astana
süreciyle alakalı olarak İran ve Rusya ile başladığımız nokta ne ise ben bugün
de Sayın Putin’i aynı noktada gördüm, aynı değerlendirmeleri yapıyor gördüm. İran
tarafında tabii daha önce Hasan Ruhani vardı, şimdi ise İbrahim Reisi var. İster
istemez bazı değişiklikler oluyor desek de İran gibi bir devlet, bu tür
düşüncelerini öyle kısa vadede değiştirmez. Aynı şekilde Rusya’da zaten Putin
işin başındaydı, yine işin başında. Bizde de aynı şekilde, Erdoğan Türkiye
Cumhuriyeti’nin başındaydı, yine başında. Üçlü Zirve sonrası ortak basın
toplantısında da görmüşsünüzdür, üçümüzün de düşünceleri herhalde aynı değildi.
Farklı düşünceler ortaya koyduğumuz çok açık net ortadaydı. Bazı yerlerde
farklılıklar olsa bile terörle mücadele konusunda bir defa bir birliktelik var.
Terörle ilgili konuda da PKK/PYD/YPG terör örgütlerine karşı ister
istemezbirleşiyoruz. Kaldı ki zaten bu rejime de en çok zararı veren sorun. Şu
anda terör örgütü, Fırat’ın doğusunda özellikle petrol kuyularını emiyor,
sömürüyor; ondan sonra rejime de satıyor. Böyle bir durum var.
Şimdi baktığımızda,Amerika önceki
başkanlar dönemi de dahil buradaki terör örgütlerine ciddi manada binlerce tır
silah, mühimmat, araç gereç taşıdı. Bu hala devam ediyor. Hatta koalisyon güçleri
de yine aynı şekilde bu desteklerini sürdürüyorlar. Yaptığımız görüşmelerde
Sayın Biden’a da söyledik. Dedik ki “Bakın, bunca tırları buraya siz
gönderiyorsunuz. Buradaki bütün terör örgütlerine bu destekleri siz
veriyorsunuz. Ondan sonra da terörle mücadeledeberaberiz, NATO’da beraberiz
diyorsunuz.” Nasıl beraberiz? Bunları sürekli işlemek durumundayız.
SORU: (ÜNAL KAYA) Terör varlığına dikkat çektiniz. Suriye’nin kuzeyine
yönelik de bir operasyon beklentisi var bir süredir. Operasyona ilişkin son durum
nedir? Bugün iki liderle de görüştünüz. Onların tutumları acaba bugün masaya
geldi mi? Bir de çok uzun bir süre sonra o bölgedeki teröristlerin bulunduğu
noktada rejimin bayrağının asıldığını gördük. Bunu nasıl değerlendirirsiniz?
CEVAP:Yeni bir harekât
konusu milli güvenlik endişelerimiz giderilmediği sürece gündemimizde yer
almaya devam edecek. Diğer taraftan bakıyorsunuz Amerika’nın oradaki elemanları terör örgütü
mensuplarına eğitim yaptırıyor.Bu eğitim esnasındarejimin bayrağını da orada
bunlar dalgalandırıyorlar. Niçin? Güya aldatacak ya… Aldatabilirse…Yaptıkları
iş, orada Türk askerine karşı bir terörist eyleme girmek. Burada da kalkıp
rejimin bayrağını orada dalgalandırmakla acaba Türk ordusunu aldatır mıyız diye
düşünüyorlar. Bunu yemezler. Şu anda tabii gerek Fırat’ın doğusu gerek İdlib
gerek Afrin, bütün buralardaki gelişmelerde biz hassasiyetimizi sürdürüyoruz. Başından
itibaren de konuştuğumuz şey şu;sınırdan 30 kilometre güneye kadar, buralardaki
terör örgütleriyle mücadelemizde Rusya’nın da İran’ın da bizim yanımızda
olmasını istiyoruz. Burada bize gerekli desteği vermelidirler. Bunu burada
gerek Sayın Putin’e gerek Sayın Reisi’ye detekrar ifade ettik. Her ikisi de
zaten yaptıkları açıklamalarda bu konulara vurgu yaptılar. Öyle zannediyorum ki
PKK/YPG/PYD konularında ayrı düşünmüyoruz.Ama bundan sonra da yine bunu
işlemeye devam etmemiz lazım.
SORU: (MERVE BAŞKURT) Suriye’de beşinci harekât an meselesiyken
gerçekleştirdiğiniz Üçlü Zirvede PKK’ya karşı yapılacak operasyon İran ve Rusya
arasında nasıl yankı buldu? Saha yansıması nasıl olacak? Ayrıca sahada
teröristleri destekleyen, besleyen bir Amerika Birleşik Devletleri faktörü biliyoruz.
Ayrıca bu iki ülke de Washington yönetimiyle sorunlu ilişkilere sahip. Burada
Moskova ve Tahran’ın tutum değişikliği gözlenir mi? Amerika Birleşik Devletleri
ile Tahran ve Moskova’nın sorunlu ilişkileri varken bunun Suriye’deki
operasyona yansıması bu zirve sonrası nasıl gerçekleşecek? Herhangi bir
değişiklik yaşanır mı sizce?
CEVAP: Şimdi
burada herhangi bir değişikliğin olup olmadığı hesabına girecek olursak o zaman
zaten Astana sürecinin hiçbir anlamı kalmaz. Astana süreci niçin var?
Suriye’nin toprak bütünlüğü noktasında Türkiye’nin herhangi bir derdi yok. Biz
böyle bir tasarrufun içerisinde değiliz. Ama bizim burada sınırdan 30 kilometre
alan için belirttiğimiz bir husus var. Çünkü buralardan bizim sınırlarımıza
sürekli taarruzlar oluyor. Bizim burada askerlerimiz şehit oldu, insanlarımız
öldürüldü. Sadece Türk vatandaşı olarak değil, İdlib’deve diğer bölgelerde
sivil insanlar öldürüldü. Bütün bunları bizim dünyayla paylaşmamız, bunları
anlatmamız lazım. Amerika şu anda bir defa Fırat’ın doğusunu terk etmek
durumunda. Astana sürecinden çıkan tespit bu. Diyorlar ki, Fırat’ın doğusundan
Amerika askerini çeksin. Şimdi buradan çıkacak bir netice Türkiye’nin de
beklentisidir. Çünkü oradaki terör örgütlerini besleyen Amerika. Amerika terör
örgütlerini beslediğine göre, bizde bu terör örgütleriyle mücadele ettiğimize
göre, oradan çekildiği anda veya bu terör örgütlerini beslemediği takdirde
bizim işimiz kolaylaşacaktır.
SORU: (NURİYE ÇAKMAK ÇELİK) İran-Türkiye sınırı özellikle Afganistan’dan
gelen kaçak göçmenlerle ilgili olarak sık sık gündeme geliyor. Bu konuda önemli
sayıda insan kaçakçılığı var. İran’ın insan kaçakçılığıyla mücadele konusunda Türkiye’ye
yeterli desteği verdiğini düşünüyor musunuz? Bir de TBMM’nin göç ve uyum
konusunda bir araştırması var. Bu araştırmada İran güvenlik güçlerinin insan
kaçakçılıklarına destek verdiğine dair ifadeler yer alıyordu. Görüşmelerinizde
bu konu hiç gündeme geldi mi?
CEVAP:Geldi.
Fakat şunu bir defa bilelim ki Afganistan’dan gelen mülteciler hususunda
İran’ın ciddi sıkıntısı var. Sayın Reisi bunları açık net anlattı. Tabii kolay
değil. Kamp noktasında hazırlıkları var mı yok mu diye baktığımızda yok. Yani
biz şu anda mesela Suriye’nin kuzeyinde briket evler yapıyoruz. Bizim bu
yaptığımız briket evlerle de hedefimiz en az 1 milyon Suriyeli mülteciyi tekrar
kendi topraklarına geri döndürmek. Şu an itibarıyla da konut sayıları her geçen
gün artıyor ve bunu STK’larla hep birlikte yapıyoruz. Ama bunu özellikle
söylüyorum; ne Avrupa Birliğinden ne şuradan ne buradan en ufak bir destek alarak
değil, bizim kendi sivil toplum kuruluşlarımızla birlikte yapıyoruz.
AFAD’ınkoordinesinde bunu sürdürüyoruz. Hedefimiz de inşallah burada 250 bin
konut yaparsak, biz cebren değil, gönüllü olarak geri dönüşü inşallah 1
milyonun üzerine çıkarırız. Ve o ucube çadırlar içerisinde yağmurda, çamurda
anne babaları, çoluk çocukları inşallah kötü şartlarda görmeyiz.
SORU: (MURAT AKGÜN) Benim sorum Amerika Birleşik Devletleri ve F16 satışı
üzerine olacak. Satılacak olan uçakların Yunanistan şartına bağlanması yönünde
bir karar çıktı. An itibarıyla gelinen noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
CEVAP: Biz
tabi Sayın Biden ile bu konuları görüştüğümüzde Biden, bize böyle bir
Yunanistan şartı filan koymadı. Tam aksine, uzunca yaptığımız görüşmede NATO
üyesi ülkeler olarak herhalde birbirimizin hukukunu korumalıyız diye konuştuk. Kendisi
de F16’lar konusunda “Ben elimden gelen bütün gayreti göstereceğim” dedi.
Maalesef şu anda Temsilciler Meclisinde az da olsa bu işe muhalefet edenler
var. Mevcut gelişmelere baktığımızda aslında böyle bir koşul meselesi bana göre
bizi bağlayıcı bir koşul değil. Yeter ki onlar F16’larla ilgili bizim
teklifimize evet desinler, bize sıfır F16’ları versinler. Zaten elimizdekilerin
bakım onarımını biz şu anda yapabilecek güçteyiz. O konuda herhangi bir
sıkıntımız yok. Ama tabii ki yedek parça noktasında bazı taleplerimiz var.
Bunları da yerine getirmeye karar verdiler. Bir de Amerika’da Kasım ayındaara seçimlervar.
Onlar da önemli. Kasım ara seçimleri ne getirir ne götürür bunları da
göreceğiz. Orada cumhuriyetçilerin senatoda daha ağır basacağı, Temsilciler
Meclisinde de yine ağırlığı ele geçireceği istikametinde bilgiler geliyor.
SORU: (AHMET YEŞİLTEPE) İki parçalı sorum var. Öncelikli olarak Rusya
Devlet Başkanı Putin’le yaptığınız görüşmede Türkiye’nin Ukrayna savaşı
konusunda arabuluculuk girişimleri hangi çerçevede ele alındı? Bu konuda sizden
bir talep, yine Moskova’nın bu konuda Ankara’dan beklentileri şimdi özellikle
bu dönemde ne yönde?
CEVAP: Şu an
itibarıyla Sayın Putin’in bizim gayretlerimiz noktasındaki bakışı olumlu.
Bundan dolayı hatta şükranlarını bildiriyor. Bize çok çok farklı bazı
teklifleri oldu. Biz inşallah burada doğal gaz konusunda, Akkuyu meselesinde ve
diğer konulardaşu anda dayanışmamızı aynen sürdürüyoruz, sürdüreceğiz.
SORU: (AHMET YEŞİLTEPE) İkinci sorum da Azerbaycan konusu… Ermenistan’la
diplomatik açılım sürecine bağlı olarak Azerbaycan’ın bölgedeki taleplerine
ilişkin özellikle Zengezur koridoru konusu var. Mayıs ayında bir anlaşma var.
Bu anlaşmanın yürürlüğe girmesini bekliyoruz ama Rusya’nın desteği ve teşviki
hangi düzeyde? Rusya ile bu konuyu görüştünüz mü? Bu konuda Bakü’nün,
Azerbaycan’ın talepleri sizce ne vakit somut karşılık bulacak?
CEVAP: Sayın
Putin’in galiba önceki günSayın İlham Aliyev’le görüşmesi oldu. Hatta bana “Size
İlham Aliyev’in de selamını getiriyorum” dedi. Aliyev’le görüşmesinde“Erdoğan’la
da görüşeceğim” deyince Aliyev’in “benim de selamlarımı iletin” dediğini
aktardı. Oradaki gelişmelerle ilgili ben İlham Bey’le de daha yeni görüştüm.
Yaptığımız görüşmede de İlham Bey “olumlu istikamette yürüyor” dedi. Biliyorsunuz
Avrupa Birliği Konseyi Başkanı Michel ve Paşinyan’la beraber üçlü bir araya
geldiler. O görüşme de yine İlham Bey’in ifadesiyle olumlu geçti. O görüşmeden
sonra biz İlham Bey’le ayrıca bir daha görüşmüştük. Aldığım bilgilere göre
istikamet üzere gidiliyor ve yakında da inşallah o bölgeyi kapsayacak
havalimanın da açılışı yapılacak.
SORU: (SÜMEYYE CEYLAN) İsveç ve Finlandiya’nın NATO
üyeliği konusunda şartlı bir durum olduğunu belirtmiştiniz. Dün, yeniden
şartları yerine getirmek için gerekli adımları atmamaları halinde sürecin
dondurulacağını belirttiniz. Hangi durumlarda dondurma sürecinin
gerçekleşmesi bekleniyor?
CEVAP:Biz Finlandiya’ya da İsveç’e de NATO Genel
Sekreteri’nin de yer aldığı masada şartlarımızı çok açık netsöyledik. Gizli,
saklı herhangi bir şey yok. Şartımız bu ülkelerin terör örgütlerinin faaliyet
ve gösterilerini sonlandırması, ellerindeki teröristleri iade etmesi… Biliyorsunuz PKK/PYD/YPG ve FETÖ’yü terör örgütü olarak burada
kayıtlara girdik. Bunları vereceksiniz dedik. Parlamentolarına varıncaya kadar
bu terör örgütünü bunlar besliyorlar. Adeta kuluçka yuvası gibi. Böyle bir
durum var. Şimdi bunlar bize verdikleri sözü yerine getirmedikleri takdirde
bizim de bu işe olumlu bakmamız mümkün değil.
Diğer taraftan sağ
olsun bizim muhalefet zaten elimizden bütün malzemeleri hemen kapıveriyor!
Onlar dediler ki zaten biz bu işe fırsat vermeyiz. Bir defa Yunanistan’ın
yeniden NATO’ya girmesinin önünü siz açtınız. Adamlar çıkmıştı, siz tekrar
soktunuz içeri. Bunları halkımıza, hele gele gençlerimize anlatmamız lazım.
Şu anda maalesef terör
noktasında hemen hemen İskandinav ülkelerinin tamamı bu işin kuluçkası.
Norveç de böyle. Her ne kadar şu anda Sayın Genel Sekreter oralı olsa da ama
maalesef onlar da öyle. En ilerisi Almanya, orada da öyle. Fransa, Hollanda,
İskandinav ülkeleri, İngiltere, İtalya öyle. Hepsinde durum bu. Batı’nın şu
anda bu konuda konuşacak aslında ne mecali ne hakkı var.
SORU: (TAHA DAĞLI) Ukrayna’da savaş devam ediyor.
Sizin de diplomasi trafiğiniz devam ediyor. Önce barış diplomasisiyle
başlamıştı, şimdi gıda konusuna yönelik diplomasi yürütüyorsunuz. Barış
diplomasisinde tarafları İstanbul’da buluşturmuştunuz. Sizin öncülüğünüzde bir
araya gelmişlerdi. Gıda konusunda da
sizin öncülüğünüzde İstanbul’da dörtlü zirve yapıldı. BM, burada sizin, Türkiye’nin
rolünü çok destekliyor. Bir uzlaşıya da varıldığı açıkladı ama imza aşamasının
bu hafta olacağı söylenmişti. Bu konuda imzalar ne zaman atılacak, süreç ve
sistem nasıl işleyecek. Türkiye’nin bu sistemdeki rolü ne olacak?
Şu anda bizim rolümüz, ev
sahibiyiz. Ev sahibi sıfatıyla bir arabuluculuğumuz var.Ukrayna tahılının
Karadeniz üzerinden ihracı konusunda uzun süredir yoğun çalışma
içerisindeyiz.Bu konuyu Sayın Putin ve Sayın Zelenskiy’le müteaddit kereler
görüştüm.Dışişleri ve Milli Savunma Bakanlıklarımız da kendi muhatapları
nezdinde görüşmeler yürüttü.Neticede geçen hafta İstanbul’da yapılan teknik
toplantıda BM planı çerçevesinde sürecin ana hatları üzerinde bir mutabakat
oluştu.Artık bu hafta bu mutabakatı yazılı bir metne bağlamak
istiyoruz.Önümüzdeki günlerde de planın uygulamaya başlamasını temenni
ediyoruz.Süreç İstanbul’da kurulacak bir koordinasyon merkezinden
yürütülecek.Burada ülkemizin yanı sıra, Rusya, Ukrayna ve BM’den yetkililer
bulunacak.İlgili tüm tarafların güvenini haiz olan ülkemiz, kurumlararası bir
yaklaşımla sürecin sağlıklı şekilde yürütülmesi için gerekli eşgüdümü
yapacak.Küresel gıda güvenliği bakımından kritik önem arzeden bu hassas süreci
nihayete erdirmek için yoğun gayretlerimiz devam ediyor.
SORU: (MUSTAFA YILDIZ) Son kabine toplantısından sonra
Türkiye’nin istisnai bir süreçten geçtiğini belirttiniz. Örnekler de verdiniz.
Gezi sürecinden başladınız, 17-25 Aralık kumpasına değindiniz. 15 Temmuz’la
ilgili, fiyat kumpaslarıyla ilgili örnekler verdiniz. Ancak bütün bu süreçlerde
devletin izlediği politikanın hep karşısında durdu muhalefet. Örneğin, Gezi
sürecinde CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu “Alınlarından öpüyorum” dedi. Yada
17-25 Aralık sürecinde grup toplantısında yasa dışı tape’leri dinletti. En son
15 Temmuz’a geldiğimizde 15 Temmuz anmalarının yasaklanması dahi söyleniyor
bazı çevrelerde. Bütün bu istisnai süreçlerde muhalefetin sürekli devletin
izlediği politikanın karşısında durmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
CEVAP:Görevleri o. Onların bizim ak dediğimize ak
demesi mümkün mü? Onların görevi kara demek. Türkiye’nin en büyük
talihsizliği, demokrasinin gereği olan bir muhalefete sahip olmadığıdır. Bizde
böyle bir muhalefet yok. Batı ülkelerinde, bazı yerlerde muhalefet yine bizdeki
gibidir ama birçoğunda gelirler iktidarlarını desteklerler. Ama bizde böyle bir
şey yok. Yalan üzerine kurulu bir siyaset anlayışı var. Ana muhalefette de öyle,
yavru muhalefette de öyle, masanın altındakinde de öyle. Hepsinin şu andaki
yapısı bu. Onlar karşımızda ama milletimiz bizim yanımızda. Cumartesi günü
Kayseri’deyim. Toplu açılışlar yapacağım. Kayseri’de caddeler, meydanlar zaten
gereken cevabı gerekenlere verecektir. Aynı gün yine Kayseri’de büyük bir
fabrikada işçilerle toplantım olacak. Durmuyoruz, çalışıyoruz. En son Bay
Kemal’in KYK ile ilgili söylediklerini duydunuz. Ondan sonra da ben söyledim
yaptı noktasına geldi. Hep öyle oldu zaten! O söyledi ben de yaptım!
(gülüşmeler)
SORU: (ZAFER ŞAHİN) Son dönemde böyle bir işleyişvar.
Mesele Mart ayında Hazine ve Maliye Bakanlığı bir açıklama yaptı Şanlıurfa’da;
çiftçiye güneş enerjisi üzerinden elektrik uygun koşullarda sağlanacak diye.
Arkasından muhalefet liderinin böyle bir açıklaması oluyor. İşte bu KYK
olayında yine aynısı oldu. Böyle birkaç örnek daha var. En son KYK olayına “Teşekkürler
Kılıçdaroğlu”diye sosyal medyada bir başlık açıldı ama “Teşekkürler Erdoğan”
başlığı onu geçti. Siz bunu nasıl yorumluyorsunuz. Muhalefet
sizin projenizi mi sahipleniyor? Hakikaten onlar söylüyor gibi bir
durum mu söz konusu? Daha önce siyasette çok örneğine rastlanılmayan bir durum.
Şimdi mesela EYT konusunda da muhalefette böyle bir hazırlık olduğunu görüyoruz
muhalefette.
CEVAP: Onlara gelmeden şunu bir düşünelim. Bu
arkadaşların elinde 14 tane büyükşehir var mı? Peki, bu büyükşehirlerde acaba
yatırım noktasında çeşme musluğu değiştirmekten başka bir özellikleri var mı? Geçelim…
Kağıthane’de, Silahtarağa’da bunlar ne yaptılar? Temel atma değil temel atmama
adımını gerçekleştirdiler. Bu da herhalde siyasetin tarihine çok ilginç bir
adım olarak geçmiştir. Bir insan temel atar övünür. Onu da geçiyorum. İstanbul
Büyükşehir Belediyesi bizim arkadaşlarda olduğu dönemde metro tünelleri açıldı.
Bunlar geldi, Sancaktepe’de metroyu doldurdular. Bütün hafriyatı oraya dökerek
bunu doldurdular. Ben tabii Bay Kemal’e soruyorum;bunun, siyaseti geç, insanlıkla
bağdaşır yanı var mı? Buraya yapılmış olan bir masraf var. Sen şimdi geliyorsun
burayı hafriyatla dolduruyorsun, üzerine adeta petrol kuyularına beton
döker gibi betonu döküyorsun ve buradaki vatandaşı, kendisine gelecek metrodan
maalesef mahrum ediyorsun. Onu da geç; bir yerde de bir tane şöyle köprü
yapın da köprünüzle övünelim. Hiçbir adımları yok. Şu anda Yavuz Sultan Selim
Köprüsü, Osman Gazi Köprüsü, Nissibi Köprüsü, öbür tarafta Cumhuriyet tarihinde
değil dünya tarihinde ilk üçe giren Çanakkale’deki köprüyü hiçbir şeyle
mukayese ettirmem. Ulaştırma Bakanlığı rakamları verdi geçen gün. Rakamların
hepsi muhteşem. Kimse bu denli rakamların gerçekleşeceğine ihtimal vermiyordu.
Ama şimdibunların hepsi halloldu. Bu yollar böyle gerçekleşirken sen İzmir
milletvekilisin, İzmir milletvekili olarak İzmir’in büyükşehiride sende. Bir
yağmur olduğunda İzmir’i sel alıp gidiyor. İlçe belediye başkanları hakeza
öyle. Biz ise işimize devam ediyoruz, yollarımızı yapıyoruz, onların yapması
gerektiği halde yapmadıkları işi de biz yapıyoruz. Mesela Başakşehir’dekio dev
hastanemizin yolu için belediye olarak rahmetli Kadir Bey’den sonraMevlüt Bey’le
de o işin yapım kararını vermiştik ama maalesef belediyede yetki beyefendiye
geçince bu işi yapmayacağını söyledi. Öyle de olunca ben de bu defa Ulaştırma Bakanıma
talimatı verdim. “Hemen buranın yolunu, her şeyini sen yapacaksın.İnşallah bu
hastanemize de yine Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığımızın bir eseri olarak bu
yolu, ulaşımı sağlamış olalım” dedik. Birçok yerde buna benzer sıkıntıları
yaşıyoruz. Bunları bir sormak lazım.Bu kadar belediyen var,mesela Muğla
Belediyesi bunlarda, her yer yangın; nerede senin itfaiyen arkadaş? Yok.
Biz, Tarım ve Orman ile Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı hep
beraber yüklendik ve hamdolsun 4-5 gün içinde edinilen tecrübelerle de
söndürüldü. Ben kendim dahi gittim, baktım. Bakıyorsun İstanbul’da bir sıkıntı
oluyor, adam Fethiye’de, şurada, burada. Öbürü bir başka yerde. Ya nerede
olursan ol ama böyle bir felaket olduğu zaman sen oranın sorumlususun,atlayacaksın
geleceksin. Ben de yaptım bu belediye başkanlığını. En ufak bir şey olduğunda
nerede olursam olayım hemen atlar, İstanbul’a döner gelirdim. Şu anda bile
öyle.
Mesela burada Sayın Putin’le
de amfibik uçaklar konusunu da görüştük. “Arkadaşlar görüşmelerini yapsınlar,
biz de elimizde olanlardan olur, üreteceklerimizden olur tekrar bu işe adımı
atalım” dedi.Hamdolsun bu süreçte elimizdeki yangın söndürme uçakları,
helikopterler, arazözler noktasında Orman Bakanlığımız güçlü. Her şeyden önce
itfaiye erlerimiz güçlü. Jandarmamız da bu işlerin içine giriyor.
Tabii bu yangınlar sadece
bizde değil. İspanya’da 3 bin 500 hektar arazi kül oldu. Portekiz’de 950 hektar
arazi kül oldu. Bu sıcaklar her yerde. Bütün bunlara rağmen biz tedbirimizi
alacağız, üç tarafı denizlerle kaplı olan bu ülkede her ne kadar
helikopterlerimiz varsa da bunun yanındaamfibikuçaklarımızı daha da artıracağız.Bunlarla
beraber inşallah bu işlerin hakkından gelip tedbirimizi alacağız. Mesela
şimdi söndürme soğutmanın en uzunu 4-5 gün sürdü. Demek ki tedbirlerimiz
yerinde olduktan sonra, sağ olsun elemanlarımız, itfaiyecilerimiz,
ormancılarımız çok iyi çalışarak sıkıntıları atlattık.Allah onlardan razı
olsun.
0 Yorumlar